Şuanda masamda oturmuş müzik dinliyor bir yandan da internetin türlü mecralarında sörf yapıyorum. Odam, dağınıktan da daha dağınık. Yerlerde visual culture ödevinden kalma dergiler duruyor dağınık bir şekilde. O kırmızı koltuk var ya mesela, kırmızı koltuktan çok kıyafet yığını olarak betimlenebilir, hafif nemli bornoz bile var üstünde. Masamın üstünde içi, tarafımdan boşaltılmış bir Pringles kutusu var. Üç gün önce içilen kahvenin bardağı tam sağımda. En son, birbirimizden habersiz aynı gün giydiğimiz robotlu çoraplarıma basarak düşüyordum mesela. Bir tek yatağımın üstünde uykuya yabancı hiçbir madde yok, istediğim an oraya doğru savrulabileyim, önüme hiçbir engel çıkmasın diye önceden boşalttım. Her neyse, konu odamın ne kadar dağınık olduğu değil aslında. Üstü çok kalabalık olan masamın lambasının direk olarak aydınlattığı bir sayfa çarptı az önce gözüme. Masamı dağıtmıyormuş gibi görünen tek şey şuanda kendisi. Senin defterinden kopup gelmiş buralara. Ders notu alayım diye verdiğin ve benim hiçbir şey yazmadığım sayfa. Dokusundan ötürü çöpe de atmamışım belli ki. Her neyse. O kare şekline sahip, telli defter sayfasını görünce bloga davranasım geldi. Hani "şu sınavlar ödevler her şeyler bitsin bütün boya kalemlerimi masaya yığıp kendimi eve kapatıcam" demiştin ya acaba yaptın mı bu dediğini merak ettim. Otto'da çizmeye başlayıp sonunu getirmediğimiz resmi alalım mesela, bi de Otto'nun o güzel menülerinden alalım birkaç tane. Nasıl olsa tanıdık var, belki boya bile verirler bize. Sonra eve kapanıp karşılıklı oturalım tahta yemek masana. Kahvelerimiz olsun önce. Südlac kahvelere saldırsın ben de kırmızı koltuğa fırlatıyım onu mesela. Sonra o kadar kaptıralım ki kendimizi oturamayıp iki büklüm masaya eğilerek devam edelim saçmalamaya. Ellerimiz amele eli gibi olsun. Hava güneşli ama soğuk olsun. Arkada da Dedektivbyran, Beirut ve Brazzaville'den oluşan playlistimiz çalsın. Gözümüzü ayırmadan boyama yaparken bir yandan da stabil bi ses tonuyla yüklemsiz cümleler kuralım birbirimize. Sonra kendimize gelip gülelim hiç durmadan, yine kendimizden geçelim. Tatil hayalleri kuralım, yurtdışı hayalleri, 30 yaş hayalleri. Sonra yine Südlac yüzünden dikkatimiz dağılsın. Kahve içmekten titremeye başlayan ellerimizi şarapla sakinleştirmek için tekele gitmeye karar verelim. Buarada hava senin karnının ağrıdığı o gün yürümeye çıktığımızdaki kadar güzel olsun, yine çocukluk muhabbeti yapalım. Eve döndüğümüzde resme devam edelim feryatlarıma rağmen şarap içip geyirmeyi bana daha çekici kıldığın için mutfağa gidip peynir ve kırmızı şarap ikilisiyle yere oturup derin konuşalım, derin susalım. Sonra "bak napıcam" diyip içerden fotoğraf makinamı getiriyim ve "vidyo mu o" sorusuyla başlayan geyirmeli vidyolar çekelim.
Şimdi bi de yazınca çok heves ettim bak ama sen Adana'ya gidiyosun. Ayrıca ben sana tepkiliyim zaten.
-Her neyse. İçinde ikimizin olduğu hayaller kurmaya devam etmek istiyorum ben. Bana ilgi göster.
17.1.10
20.8.09
~Oha.
İçtiğim kahvenin içinde bulunduğu bardaktan her yudum alışımdan sonra masaya geri koyarken ses çıkarmamak adına binbir türlü şekle girdiğim bir dönemdeyim. Neden mi? Üç adet bebek kızım var. En ufak sese miyu tepkisini vermelerinden bile yoruldum. O yüzden uzunca bir süre benim aracılığımla teyze olma fikrini bir rafa kaldır bence.
Şuanda nasıl hissediyorum biliyo musun; iki yakın arkadaş, biri kariyer yapıyo diğeri çocuk bakıyo ve sırf bu yüzden özlem gideremiyolar; işte onlardan kariyer yapanı sen, çocuk bakanı benmişim gibi hissediyorum. Pek de haksız sayılmam bence.
Ps: Klavyeden ses çıkmasın diye uğraşırken bi de bakmışım bu postu yazmaya başlayalı onbeş dakika geçmiş.
Şuanda nasıl hissediyorum biliyo musun; iki yakın arkadaş, biri kariyer yapıyo diğeri çocuk bakıyo ve sırf bu yüzden özlem gideremiyolar; işte onlardan kariyer yapanı sen, çocuk bakanı benmişim gibi hissediyorum. Pek de haksız sayılmam bence.
Ps: Klavyeden ses çıkmasın diye uğraşırken bi de bakmışım bu postu yazmaya başlayalı onbeş dakika geçmiş.
16.7.09
O fof.
Bodrumdayım. İki gündür evde oturuyorum. Aslında çıksam çıkarım ama içimden gelmiyor ne yalan söyliyim. Yanımda olmasını istediğim hiç kimse yanımda değil. Yanımda olmadıklarından deği de olamadıklarından, biliyorum. Ama olsun. İçim sıkılıyor biraz. Meyve falan yiyorum. Ne bileyim bacağımda yaralar var. Efendime söyliyim kilo aldım falan. Bilmem anlıyor musun; beynimi kendimden uzakta bir yerlere tatile göndermek istiyorum.
28.6.09
isyanımvarulan.
Farkettim ki son postum oldukça gergin ve sert olmuş. Hoş şuan da pek farklı sayılmam. Tam ergen tripleri; morali bozuksa koşuyo bloga. falan. Ama bu kafayla öyle uzun uzun bi şeyler yazmaya pek niyetim yok; sadece şunu bilmeni isterim: Adana'ya gidicek zamanı buldun sen de.
22.6.09
9.6.09
27.5.09
23.5.09
19.5.09
~16.00'ın heycanını yaşarken.
Glad I didn't die before I met you, but now I don't care I could go anywhere with you, and I'd probably be happy.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)